“adım
lester burnham. burası benim mahallem. benim sokağım. benim hayatım. 42 yaşındayım. bir yıldan kısa bir sürede… bakalım ne olacağım. elbette, bunu daha bilmiyorum. bir bakıma zaten yaşlıyım. bana bakın. duşta kendimi tatmin ediyorum. günümün en keyifli anı bu olacak. sonrası ise hep yok olacak…”
---
spoiler ---
ölmeden önceki son saniyede tüm hayatın gözünün önünden geçermiş… her şeyden önce o bir saniye, saniye falan değil. bir zaman okyanusu gibi, sonsuza dek uzayıp gidiyor. benim için, izci kampında sırt üstü uzanıp kayan yıldızları seyretmekti… sokağımızdaki ağaçların sarı yapraklarıydı. büyükannemin elleri ve parşömene benzeyen derisiydi ve kuzenim tony’nin gıcır gıcır firebird’ünü ilk görüşümdü. ve janie ve janie ve carolyn. sanırım başıma gelen şey için fena halde kızabilirdim… ama dünyada bunca güzellik varken kızgın kalmak oldukça zor. bazen hepsini bir anda görüyormuşum gibi geliyor ve bu çok fazla.. kalbim, patlamaya hazır bir balon gibi doluyor. sonra sakinleşmeyi hatırlıyorum… tutunmaya çalışmaktan vazgeçmeyi. o zaman yağmur gibi üstümden akıp geçiyor. ve sonsuz bir minnet duyuyorum. küçük, aptal hayatımın her bir anı için. eminim neden bahsettiğim hakkında hiçbir fikriniz yok. ama merak etmeyin. bir gün anlayacaksınız…
---
spoiler ---